1. eğer seçime bağlıysa güzeldir, mecburiyse çok kötü.

    yani istediğin zaman başını alıp gidebiliyorsan veya istediğin zaman yalnız kalabiliyorsan, canın sıkıldığında hemen bir araya gelebileceğin birkaç dostun varsa harika bir şey.

    eğer sevdiklerinden çok uzaksan, etrafında kafa dağıtacak kafa dengi, muhabbeti güzel birkaç arkadaşın yoksa duvarlarla konuşmaya başlayabiliyorsun.

    ben 4 yıldır yalnız yaşıyorum ailemin yanına gittiğimde artık misafir gibiyim. rahat değilim asla. ya benden önce kalkıp gürültü yaparak beni uyandıran oluyor ya ben erkek kalktığımda istemeden kardeşimi uyandırıyorum falan. sonra mesela ben yemek yapabilirim, severim de ama kendi evim haricinde bir yerde yemek yapmak ölüm geliyor. kap kacak araması, tuzu biberi bulması ölüm gibi geliyor. tabii en önemlisi de kişisel mahremiyet. yazın millet kavrulurken ben evde donla geziyorum. :) bu bile paha biçilemez bence. :)
  2. mecburen olduğunda sıkıntılı, tercihen olduğunda harikadır.

    5 yıldır yalnız yaşıyorum. sadece 2-3 ay mecburen ev arkadaşı edindim sonrasında ayırdım evi. çok kafa dengi bir arkadaş yoksa hakikaten evi paylaşmak sıkıntı oluyor.

    güzel tarafları, kötülerinden daha çoktur sanırım. en önemlisi özgürlük. bulaşığı yıkamadan bırak, istediğin programı izle, istediğinde uyu. mesela ben tüm yaz boyu pencereleri açar, evde şortla gezerim. atlet giymek bile külfet geliyor. sonra buzdolaba attığım soda, tatlı şeyleri hacılayan ev arkadaşı ya da kardeş olmaması da güzel. :d

    en kötü tarafı yalnızlık işte. eğer yaşadığın yerde yakın dostların yoksa özellikle melankolik anlarda insan kendini terk edilmiş hissedebiliyor. bazen düşünüyorum şurada düşüp ölsem kimsenin haberi olmaz diye. ürkütücü olabilir.

    bir de gelin itiraf edelim, tuvalet kapısını açık bırakabilmek... :d